KKTC Yargı Sistemine Dair Gözlemlerim

8 Mayıs 2017 tarihinde KKTC’li bir avukat meslektaşımla beraber hukuki işlem yapmak üzere gittiğim Lefkoşa Adliyesi’nde bir ceza davası duruşması izleme fırsatı buldum. Davanın konusu, komşusunun evinin penceresinden içeriyi gözetlerken yakalandığı iddia edilen sanık ile onu gözetleme yaparken yakalayıp darp ettiği iddia edilen müşteki arasındaki husumetti.

Duruşma salonunda herkesin önünde mikrofon var ve ses kaydı yapıldığı için duruşmada herhangi bir tutanak tutulmuyor. Hatta mübaşir bile kendi sandalyesinde hiçbir şey yapmadan oturuyor.

Avukatlar aynen İngiltere’de olduğu gibi siyah renk cübbe giyiyor ve cübbeler İngiltere’den satın alınıyor.

Avukatlar kürsüsünün sağında ve solunda değil yine İngiltere’de olduğu gibi hakim kürsüsünün hemen önünde duruşma salonunun ortasında yan yana oturuyorlar.

Biraz Kıbrıs Türkçesi’nin etkisiyle de olsa gerek avukatlar sorgu yaparken genelde aşağıdaki gibi bazı kalıplar kullanıyor:

“Benim iddiam odur ki…”

“Ben iddia eder ve derim ki…”

Çapraz sorgu yapan sanık avukatı, müştekiye 1 saate yakın sorgu yaptı. Evin penceresinin yüksekliğinden, sanığın boyunun kaç cm olduğuna, pencerenin önünde ayak izi olup olmadığından müştekinin fiilinin darp olup olmadığına kadar onlarca soru yöneltti ve sanıktan aynı anda cevap aldı. Sanık avukatı ile müşteki arasında karşılıklı konuşma ve soru cevap şeklinde devam eden sorguya hakim neredeyse hiç müdahale etmeden 1 saat boyunca sessizce kürsüden dinledi. Ceza yargılamasında maddi vakıanın ortaya çıkması için yapılması gereken budur. Bizce önemsiz görülen bir darp kaynaklı davada 1 saat çapraz sorgu yapılıyor ama Türkiye’de olsa adam öldürme suçunda bile 5 dakika çapraz sorgu yapmak mümkün olmuyor. Neden? Mentalite ve vizyon farkı…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ülkemizdeki ceza yargılaması siteminde ise doğru düzgün sorgu bile yapılmamaktadır. Hakimlerin çoğu günde onlarca dosyaya baktığından zaten genelde dosyalardaki tüm bilgilere ve ayrıntılara vakıf olmadığından sanığa somut ve spesifik soru dahi soramıyorlar. Hakimlerin yaptığı sorgu genelde “hakkında şöyle bir suçlama var, ne diyorsun” gibi genel ve soyut bir sorudan ibaret oluyor. Halbuki, “oraya ne zaman gittin, ne kadar para aldın, parayı kim verdin, nasıl verdin, sonra ne oldu” gibi olayı aydınlatacak hatta sanığın doğruyu söyleyip söylemediğini de ortaya çıkaracak olay bazlı detay içeren spesifik soru sorulması gerekir. Komik olan şu ki, pek çok ceza yargılamasında hakimler gereği gibi sorgu yapmadığı gibi avukat olarak söz alıp birkaç detaylı soru sormak istediğimizde sanki hakimin iktidar alanına müdahale etmişiz gibi tepkiyle karşılaşıyoruz ve üçüncü sorudan sonra hakim artık sıkılmaya başlıyor ve avukatın sorgusuna müdahale ediyor. Hakim zaten dosyayı ayrıntılı şekilde okuyup bilse ve gerçek anlamda sorgu yapsa zaten biz avukatların da fazla soru sormasına gerek kalmayacak. Ancak hakimlerin hem doğru düzgün sorgu yapmayıp hem de sorgu yapıp maddi vakıayı aydınlatmaya çalışan avukata engel olması kabul edilebilir bir durum değildir. Türkiye’deki bu bürokratik ve saçma yargı anlayışının değişmesi gerekir.

Av. İlker Atamer